ANA SAYFA
ÇALIŞMA ROTASYONU
BİZDEN HABERLER
İletişim
Ziyaretşi defteri
DEVLET HASTANELERİ LİNKLERİ
HABER SİTELERİ
GAZETELER
TEMEL RADYOLOJİ FİZİĞİ
ULTRASONOGRAFİ & DOPPLER
RADYOGRAFİLERİN YORUMLANMASI
KULLANICI GiRiSi
RÖNTGEN GRAFİ POZİSYONLARI
WİLHEM CONRAD RÖNTGEN
Sayaç
GAZETE MANSETLERi
KASIM 2010
 

ULTRASONOGRAFİ & DOPPLER

ULTRASONOGRAFİ

Ultrasonografide radyoloji pratiğindeki diğer görüntüleme yöntemlerinden farklı olarak elektromanyetik radyasyon olmayan ses enerjisi kullanılmaktadır. Ses enerjisi mekanik bir enerji olup ortamdaki moleküler titreşimin bir dalga halinde yayılmasından ibarettir. Sesin frekansı saniyedeki titreşim sayısı ile belirlenir. Saniyede bir titreşim 1 hertz (Hz) olarak bilinir. [1000 Hz = 1 kHz (kilohertz) , 1.000.000 Hz = 1 mHz (megahertz) ] Radyoloji pratiğinde kullanılan sesin frekansı yaklaşık olarak 2-12 mHz dir. İnsan kulağının işittiği sesin frekansı ise 20 Hz –20 kHz dir. Elektrik enerjisini sese, sesi ise elektriğe dönüştüren çevirici transduser adı verilen aygıtlar ultrasonografi cihazının prob bölümünü oluşturmaktadır. Elektrik – ses – elektrik dönüşümü ise piezoelektrik olay olarak adlandırılır. Ultrasonografi aygıtları, gönderdikleri sesin vücutta doku ara yüzeylerinden yansıması sonucu gelen ekoları kaydederek görüntü oluşturmaktadırlar. Yansımaları belirleyen faktör, dokuların ses direnci (akustik impedans) arasındaki farktır. Birbirine komşu iki yapının sese direnci arasındaki fark çok ise ara yüzeyden yansıma çok olacaktır. Bu fark az ise yansıma az olacaktır. Cihazın ekranında bu yansımalar parlak beyaz noktalar olarak görülmektedirler. Bir US görüntüsü, yansımaların oluşturduğu parlak noktalardan oluşmaktadır. Ses demeti probdan bir hat üzerinde inceltilmiş olarak çıkar, probun yüzeyine dikey ya da açılı olarak vücuda gönderilir. Dokulara çarparak yansıyanlardan aynı yönde geri dönerek proba ulaşanlar dikkate alınarak kesitsel görüntü alınması sağlanır. Transdüser bir ses pulsu gönderdikten sonra dinlemeye geçer ve sonra tekrar puls gönderir. Yansıyan sesin hangi derinlikten geldiği, yansıma süresi hesaplanarak belirlenir. Sabit bir değer olan sesin dokudaki hızı dikkate alınarak derinlik bilgisi sağlanabilir. Ultrasonografi aygıtlarında değişik problar kullanılmaktadır. En sık kullanılan linner, sektör ve konveks taramalı probların yanısıra özellikle görüntü kalitesini arttırmak amacıyla incelenecek alana daha yakın olabilmek için transvajinal, transrektal, endoskopik problar ve operasyon anında klavuzluk için intraoperatif problar üretilmiştir. Sektör problarda ses demeti dar bir alandan açılarak vücuda gönderilmektedir. İnterkostal seviyeden karaciğerin ya da fontanel açık iken beyinin görüntülenmesinde bu problar avantaj oluştururlar. Konveks problar sektör problara göre biraz daha geniş yüzeyli ve daha dar açılı tarama yapan, yaygın olarak abdominal ve obstetrik incelemelerde kullanılan problardır (Şekil 29) . Lineer problarda ses demeti geniş bir çizgiden yayılır. Bu problar meme, tiroid (Şekil 30) gibi geniş yüzeyel oluşumların görüntülenmesinde kullanılırlar Görüntü kalitesi, sesin frekansı arttıkça artar. Bununla birlikte ses frekansının artması sesin derin dokuya ulaşımını (penetrasyonunu) zorlaştırmaktadır. Bu nedenle yüzeyel dokularda yüksek frekanslı problar kullanlırken derin dokularda daha düşük frekans kullanmak zorunluluğu vardır. Ses, sıvılardan çok iyi geçtiği için safra kesesi mesane gibi oluşumların sıvı dolu iç yapıları hiçbir yansıma olmadığından anekoik şekilde izlenir. Az yansıma gösteren alanlar hipoekoik, aşırı yansımanın olduğu alanlar hiperekoik olarak adlandırılır. Akustik Gölge: Ses demetinin çok yüksek akustik direnci olan bir yapıyla karşılaşması ve aşırı yansıma ile birlikte, ilgili yapının arkasına geçememesine bağlı sinyalsiz bir alan şeklinde görülmektedir. Kemik, kalsifikasyon ve taşlar, vücutta akustik gölge oluşturan yapılardır. Akustik Zenginleşme: Sesin çok iyi ses geçirgen olan bir dokudan geçtiğinde bu yapının arkasına daha fazla ses sinyali geçtiği için bu seviyeden gelen sinyalin, aynı derinlikteki diğer seviyelerden gelen sinyale göre rölatif olarak daha fazla olmasıdır. Bu durum nedeniyle kistik yapıların arka kesimleri daha parlak olarak izlenmektedir. Kırılma artefaktı: Akustik direnci farklı olan iki yapının ara yüzeyi, ses demetine dik olmayan açılar oluşturduğunda, ses, kırınıma uğrar. Özellikle, bir anlamda akustik lens etkisi gösteren kistik oluşumların arkasında akustik zenginleşmenin olduğu seviyenin yanlarında kırınıma bağlı oluşan sinyalsiz alanlar bunun için bir örnektir. Ultrasonografinin klinik önemi; Ultrasonografi öncelikle yüzeyel olan hava kemik gibi yapılar tarafından örtülmeyen tüm yumuşak dokularda kullanılabilen önemli bir görüntüleme yöntemidir. Pratik, nispeten ucuz ve deneyimli ellerde güvenilir, bilinen yan etkisi olmayan bir yöntemdir. Başlıca abdominal incelemelerde olmak üzere tiroid, meme gibi birçok yüzeyel organda, kas ve tendon incelemelerinde oldukça başarılı bir yöntemdir. Gelişimsel kalça displazisinde erken tanı sağlayan yöntem birçok radyolojik girişimde de kılavuz yöntem görevi görmektedir. Ultrason görüntüsü: Ultrasonografide, yukarıda belirtildiği gibi yapılar oluşan yankılara göre renklenirler. Yankı ne kadar çok ise görüntüde parlaklık o kadar fazladır. US de hiç yankı göstermeyen ya da az yankı gösteren yapılar anekoik ya da hipoekoik, orta derecede yankı gösteren oluşumlar izoekoik ve çok yankılanma gösteren yapılar ise hiperekoik olarak adlandırılırlar.

 

DOPPLER US

Sabit frekanslı bir ses demetinin hareketli bir yapıdan yansırken frekansında oluşan değişikliğin derecesi ile hareketli yapının hareketinin saptanmasına dayalı bir prensiple vücutta akışkanların (arteriyel ve venöz kan akımı) akım hızını ve yönünü belirlemeye dayalı bir inceleme yöntemidir. Johann Cristian Doppler tarafından 1842 yılında tanımlanan doppler etkisinin tıpta yaygın kullanımı ultrasonografik tekniklerin geliştirilmesinden sonra olmuştur. Dopplerdeki frekans farkı, doppler eşitliği ile gösterilmektedir. Denklem 2: Doppler Eşitliği Doppler eşitliği ile saptanan frekans kayması, sonuçta bize ölçüm yapılan alandaki hareketli yapıların hareket hızını ve yönünü vermektedir. Renkli dopplerde akım yönü kırmızı ve mavi gibi farklı renklerle kodlanırken, hızı ise açık ve koyu tonlar ile belirlenir. Örneğin açık kırmızı, proba doğru gelen hızlı akımı, koyu mavi ise probdan uzaklaşan yavaş akımı gösterir. Kırmızı ve mavi arteriyel ya da venöz akımı değil sadece akımın yönünü gösterir. Renkli doppler inceleme kalitatif, spektral inceleme ise kantitatif değerlendirme sağlamaktadır. Renkli dopplerle akım hakkında hızlı kalitatif bir değerlendirme yapılabilir. Akımın hızını, damar yatağındaki direnci, damarın distal ve proksimaldeki durumunu ortaya koyabileceğimiz kantitatif değerlendirmeler ise spektral analizle mümkün olabilmektedir. Power Doppler: Doppler sinyalinin gücüne dayalı bir renk haritası oluşturulmaktadır. Frekans değişimine yönelik değerlendirmeler kullanılmaz bu nedenle görüntülerde akım hızı ve yönüne yönelik veri yoktur. Power doppler görüntüsünde de renkli dopplerde olduğu gibi ultrasonografik görüntü üzerinde akım olan alan renkli olarak görüntülenmektedir. Power dopplerin avantajı yavaş akımlar, küçük damarlar ve doku perfüzyonunu göstermedeki üstünlüğüdür. Ultrasonografik kontrast maddeler: Ultrasonografide görüntü zenginleştirmek için, görüntü ya da Doppler sinyalini arttırmak amacıyla kullanılmaktadırlar. Akustik direnç farklılıkları sağlayan ve yansımayı arttıran, 3-10 mikron çapındaki mikrokabarcıklar galaktoz gibi mikropartiküllere bağlı olarak IV yoldan verilir. Ultrasonografik kontrast maddelerin IV verilmesinde sorun olan pulmoner dolaşımda özelliklerini kaybetmeleri nedeniyle, sistemik dolaşıma katılımından önce akciğer dolaşımında özelliklerin kaybetmeyen yeni kontrast ajanlar geliştirilmiştir. Üç boyutlu ultrasonografi: Normalde iki boyutlu kesitsel problar manüel olarak sabit bir şekilde hareket ettirilerek ya da volüm tarayıcı geniş problar kullanılarak canlı görüntüler elde edilebilmektedir. Burada elde edilen görüntünün mevcut ultrasonografi sistemlerinde kesitsel tarama ile elde edilen görüntülerle kıyaslandığında tanıya önemli bir katkısı olmamakla birlikte patolojiyi ya da incelenen yapıyı daha iyi bir şekilde ortaya koyması mümkün olabilmektedir. Doppler ile de üç boyutlu vasküler görüntüleme sağlanabilmektedir.

 

YARALANILAN  KAYNAK: Kaya T, Adapınar B, Özkan R. Temel Radyoloji Tekniği. Güneş & Nobel, Bursa, 1997.

Bugün 3 ziyaretçikişi burdaydı!
Bu web sitesi ücretsiz olarak Bedava-Sitem.com ile oluşturulmuştur. Siz de kendi web sitenizi kurmak ister misiniz?
Ücretsiz kaydol